16 Eylül 2013 Pazartesi

Türk dizileri

Daha önceden Türk pop müziği hakkında yazmıştım.
Şimdi de Türk dizileri hakkında yazayım diyorum.
Çünkü ikisi de aynı bokun soyu.

Tamam Türk dizi kültüründe baya bir gelişme var. Yani bol bol dizimiz var. Çok fazla izleyen var. Millet hayatını Kanal D, ATV, Star TV vs gibi kanallara göre ayarlar oldu.

Ama Türk pop müziğinde olduğu gibi bizim dizilerin de olay örgüsü (genellikle) mutsuz aşklar üzerine kurulu. Hep bir dram. Ağlayan ağlayana. Kimse kavuşamıyor. Hep aşk mağduru oluyorlar. Veya hep oyuna geliyorlar. Hep fakirler. Zengin olunca da kötü kalpliler.
Falan filan. Yahu dünya üstünde milyonlarca işleyebileceğin konu var. Ya niye paso gidip aşkı işliyorsun ulan!

Hadi tamam artık Türk edebiyat klasiklerinden örnekler işleniyor dizilerde. Ama onların da boku çıkartılıyor. Bir tanesi tutunca gaza gelip kendilerini bütün klasikleri dizileştirme görevine atıyorlar.

Mesela Yaprak Dökümü....
ALLAHIMMMMMM bitmek bilemedi o dizi. O kitap çok güzeldir ve evet acıklıdır ve tamam aşk teması tabi ki vardır ama bu ne?! Bir konu ne kadar ezilebilir? Temcit pilavı gibi paso aynı şey önümüze sunuluyor. Bizim halk da kek kek izliyor, ağlıyor da ağlıyor.
Yahu sanki çok güllük gülistanlık bir ülke de herkes smiley face olarak takılıyormuş gibi bir de dizilere ağlıyoruz. Ben demiyorum paso komedi izleyelim. Ama bu kadar da mutsuzluk olmaz ki. Herkes mutsuz. O dizide birinin hayatında yolunda giden bir şey olmadı. Sakız gibi uzadı. Hani bir sakız atarsınız ağzınıza, bir süre sonra onun tadı gider ama yine de çıkarmazsınız ya ağzınızdan... En sonunda tükürük bezleriniz kafayı yer. Dilinizin tad alma dokuları sapıtır falan. Aynen o oldu o dizide.

Mesela Öyle Bir Geçer Zaman Ki. Ulan öyle bir bitemedi ki o dizi. Öyle böyle değil yani...
Ben her geldiğimde annem ağlıyordu evde. Neymiş efendim, zaman geçecekmiş. Sikerim öyle işi. Annem, dedem vefat ettiğinde bu kadar ağlamadı be! Dizideki karakterlerin doğumundan ölümüne kadar bütün hayatlarını izledik anlamsızca. Tek iyi yönü oyunculuğun çok iyi olmasıydı. Yoksa hiç çekilmezdi. Ama o neydi be kardeş? O ne bitmez tükenmez çileydi öyle....

Mesela Fatmagül'ün Suçu Ne? 
Artık bizim evde taşak konusu olmuştu bu dizi. Ben ne zaman eve gelsem ve bizimkileri o diziyi izlerken bulsam, 'Harbi neymiş bu Fatmagül'ün suçu?' der olmuştum. Kız bir tecavüze uğradı, vay babam Susurluk olayından daha çetrefilli çıktı iş. 'Ne Fatmagül'müş be bu' dedirtti. Kızın ağlamaktan beti benzi gitti. Zavallı Beren Saat ağlamaktan depresyona girdi, çareyi hoppidi hoppidi Kenan Doğulu'yla çıkmakta buldu. Bence onlar o yüzden çıkmaya başladılar. Ben buna inandırdım kendimi.

Beren Saat demişken. Ben artık onu dizilerde görmek istemiyorum. Paso aynı kadın. Şaka mı lan bu? O KADAR yetenekli veya O KADAR güzel de değil ki... Anlamıyorum yani. Başka bir sürü oyuncu var aç susuz sürünen. Bizimkiler vatan millet Beren de Beren. Kız bence bir mola vermeli. Bir süre boş boş oturmalı ve kendine gelmeli. Kızın her roldeki mimiği aynı olmaya başladı.

Bir de yabancı dizileri Türkleştirme modası var. O olaya acayip kıl oluyorum. Niye böyle anlamsız bir şey yapıyoruz belli değil. İğrenç oluyor çünkü. Her biri kötü yani.
Mesela Umutsuz Ev Kadınları. Dizinin yarısı sex normalde, ama bizimkiler adaptasyon yapınca bir anda sex yerine çamaşır serme, bulaşık yıkama gibi aktiviteler ağır basar oldu.

Ben Sex and The City'nin uyarlamasını yapsınlar istiyorum.
Baya baya eğleneceğim o zaman. Acaba o zaman nasıl bir formül bulurlar onu çok merak ediyorum. Mesela karşılıklı oturup çikolataya banmış çilek mi yerler? Kadınlar magnum mu yalar? Gözlerle sevişme sahneleri mi çekilir acaba? Veya belki sadece kapalı kapılar ardından sevişme sesleri duyarız. Samantha karakteri olur Sabiha. O da belki öpüşür falan maksimum.

Ne acayip bir ülkeyiz be.
Dizilerimiz bile bir acayip. Hep aynı oyuncular. Hep aynı konular. Bence bir tane dizi olsun Türkiye'de. Böyle hepsindeki konuları toparlasın ve 25 yıl sürsün. Böylece ayrı ayrı benzer konulu dizi izleme derdinden de kurtulmuş oluruz. Aktörler de sapıtmazlar, tükenmişlik sendromu vs de olmaz. Konular da aheste aheste işlenir. Reklam araları da olur 30 dk. Sen zaten reklamdan önce izlediğini unutursun bu esnada. Falan filan. Müthiş bir hayat. Hatta Muhteşem Yüzyıl...


12 Eylül 2013 Perşembe

Cyrus the Miley


Miley Cyrus'a neler oldu?
Tamam biliyorum gündemde bir sürü karışık şey var. Ve çok da boktan bir hal seyrediyoruz.
Amma velakin gerçekten bana artık gına geldi umutsuz haberler okumaktan.
O yüzdendir ki kendimi taşşşağa vurmuş durumdayım.

veeeee....
(drum roll please)
Miley Cyrus enters!

Bu kıza ne oldu harbi? Ne zaman online gazete okumaya çalışsam, yanda yanıp sönen bir 'DISNEY PRENSESİ ARTIK KÖTÜ KIZ!' yazısı beliriyor ve kırmızı ruj, dışarı çıkarılmış pabuç kadar bir dil, ve platin sarısı kısa saçlarla karşılaşıyorum.

Mileyciğimiz, kahverengi saçlı, laylaylom şarkılar söyleyen, Disney Channel'da takılan, zengin bir aileden gelme, mavi gözlü, güzel olmasa da en azından ağzını açmadığı sürece itici olmayan bir kızcağızdı.

Ve bir anda olanlar oldu.

Miley Rihanna ile tanıştı sanırım. Bir haller oldu.
Saçlar HOP gitti, sarıya boyandı.
Bir kilo verme furyasına girildi.
'O kadar kilo verdik, her tarafımızı açmalıyız' mantalitesi hakim oldu.
Her tarafa dövmeler yapıldı.
Tırnaklar Rihanna gibi upuzun bırakıldı.
NİYEYSE bir dil çıkarma modası çıktı ortaya???
Hep bir kırmızı ruj. Hani markete giderken bile kırmızı ruj sürmeceler.
Bütün sahne showlarında bir erotizm, bir havalar, bir tripler...
'Artık seviştiğimi babamdan saklamayacağım! Al bak baba; böyle domalıyorum, böyle oral yapıyorum, böyle dilimi başkalarının boğazına sokaraktan öpüşüyorum' mesajının domine ettiği klipler çekmece.

TWERKING?
WHAT THE FUCK IS TWERKING?
Zenci misin kardeş sen? O kadar kilo verdin, götün minnacık oldu. Twerking illa beyaz bir kadın tarafından yapılacaksa, zenci hatlarına sahip, büyük kalçalı bir kadın tarafından yapılmamalı mı? Amaç kıç sallamak değil mi? Sallayacak bir kıç yok ki ortada?

Demin bahsettiğim 'DİLİMİ ZAPTEDEMİYORUMMMMM' modasına geri dönmek istiyorum.
Ve bununla beraber dişlerini, ısıracakmışçasına ortaya çıkaran pozlar vermeceye de değinmek istiyorum.
Miley. Yavrum. Evladım.
Sana kim bunun seksi gözüktüğünü söyledi? Hayır amaç eğer FARKLI olmaksa, AŞIRI farklı da değilsin hani? Bu yaptıklarını 80 yıl önce Pink yapıyordu zaten. Yani bringing-sexy-back değil de, bringing-Pink-back oldu senin bütün bu yaptıkların. Ve Pink'e yakışıyordu. Çünkü o hep öyleydi. Sense bir anda bir triplere girip tarz değiştirdin ve abuk subuk bir şey oldun? Britney Spears bile kafasını kazıttığında herkes onun sıyırdığını farketmişti. Sen bir de bütün bunları BİLİNÇLİ olarak yapıyorsun?

Ailesine 'Ben bağımsız bir kadınım ve istediğim gibi yaşayacağım' mesajı verecekse, ona şunu sormak istiyorum: Miley, çay koyiyim mi canım?
Ben hayatımda ergen tribini bu kadar public yaşayan bir insan görmedim. Hayır bir şey değil, ilerde öyle bir pişman olacak ki, yerin dibine girip bir daha da çıkamayacak; bir köstebek olarak hayatını sürecek.

Çok üzülüyorum çok. Vallahi billahi Miley'nin derdi beni gerdi!
İnşallah maşallah kızın kafasına büyükçene bir taş düşer de bu moddan çıkar. Yoksa biraz daha 'MILEY ARTIK BÜYÜDÜ' temalı görsele maruz kalırsam, kontrolden çıkıp Tazmanya canavarına dönüşeceğim...




11 Eylül 2013 Çarşamba

Öyle isim mi olur lan?

Garip isimler sizi de rahatsız etmez mi?
Ben de garip isimli bir mazlum olduğumdan bu sorunla çok başbaşa kalmışımdır.

Geçenlerde bir arkadaşla konuşuyoruz. Kızın tanıdığı iki kardeş varmış.
Kızların adı Gelincik ile
wait for it
.
.
.
.
BÖRÜMCÜK!

WTF??
Lan bu adı ne akla hizmet koydunuz bu kızcağıza? Bir de kız çok güzelmiş. Allahtan.
Allah acımış demiş ki 'Evlat senin anan baban denyonun önde gidenleri. Baya taşak muhabbeti olsun diye sana böyle sikko bir isim koydular. Bari güzel bir kız ol da iyice alay konusu olma'.
Anası babası AŞIRI eğlenmişler heralde. Acayip kafalarda olan insanlarmış. Tanışmak isterdim doğrusu. Baya kötü kalplilermiş. Anası kesin bir hata sonucu hamile kalmış ve öç almak istercesine hunharca kızının adını BÖRÜMCÜK koymuş. Gelincik de yeterince kötü ama, bir Börümcük değil asla!

Yahu soyadı YARRAK olan var. Senin atana seslenmek istiyorum ey YARRAK soyadını gururla taşıyan kardeşim:
Oha be bey amca! Soyadı kanunu oldu ve sen koştur koştur gidip bu soyadını mı uygun gördün kendine? Hadi tamam bazı bazı oradaki memur da zevzek olduğundan abuk subuk isimler yazar eder (bknz. common problem among gayrimüslims in Turkey) ama, insan bunu değiştirtmez mi yahu? Ne gibi bir problemi vardıysa artık çüküyle, bunun hıncını soyadı kanununun üstünden halletmek iyi bir fikir gibi görünmüş adamcağıza.

Gywneth Paltrow isimli Hollywood starımız da çocuklarının adlarını Apple ve Moses koydu ya... Tamam abi ünlüsün de, şimdi bu nasıl bir tavır? 'Benim ismimi kimse söyleyemiyor ben de öcümü çocuklarımdan alacağım' mı demek bu? ELMA koyar mı lan insan çocuğunun adını?
Çocuğa Samsung telefon alsan yakışık kaçmaz... Paso bir iPhone, hep bir Steve Jobs.
Moses ne yapsın peki? Niye çocuğu tribe sokuyorsun? Çocuk çıkıp da, 'Anne ben ilerde peygamber olacağım' derse ne yapacaksın? Diyebilir. Hakkıdır. Kan onun, damar onun.
 
Benim dedemin adı Akribas'tı. Tamam yeterince garip bir ad. Eski bir Ermeni adı. O zamanlarda popülermiş herhal. Adam mimar ve mühendis. Eve bir zarf geliyor, üstündeki isim aynen şöyle: MİMAR MENDİ AKROBAT!
Abbovvv!
Hadi tamam Akribas'ı anlamadın. Mühendis?! Senin etraf berinde hep esnaf mı var? Mendi ne ayol?

Bir de şuna bayılırım. Gayrimüslim isimleri alışılmadık isimler olur ya, şöyle tepkiler gelir hep:

Soru: Buralı mısınız?
Cevap: Yok hacı Japonya göçmeniyiz. 

Soru: Türkiye'de mi doğdunuz?
Cevap: Evet ama ismimi Zürih yerel saatine göre koymuşlar.

Soru: Aa ne garip bir isim hiç duymamıştım!
Cevap: Evet ondan kimseyle karıştırılmıyorum. Senin başına çok geliyor olsa gerek...

Her ne kadar gıcık olsam da, adamlar bir yerde haklı. O da şaşıracak ne yapacak? Mecbuur..



Şimdilerde de, 'Tayyip diye bir tanıdığımızın olması da garip değil mi?'